11 Mart 2011 Cuma

Kısa Günün Kar'ı :) Bölüm - 2


Süper geçen ilk günün ardından, gelelim bugüne :) Dün o kadar çok şey yaptık ki, neredeyse F.annemle konuştuğumuz beleş saç bakımına gitmeyi unutacaktım. Neyse ki, beynim beni sabahın erken saatlerinde - bu kez gerçekten erken, saat 09:00 - uyandım ve banyo yaptım. Çünkü bu yağlı saçlarla kuaförün karşısına çıkmayı gözüm yemedi. Evet, utandım!!! :P

Tam saçlarımı kurutmuştum ki, F.annem telefon ederek işinin bittiğini, yarım saate kuaföre geçeceğini haber verdi. Işık hızıyla kotumu, kazağımı giyip yollara düştüm. Minibüs öyle uyuz ilerliyordu ki, geç kaldım. Ben kuaföre vardığımda F.anneme saç bakımı uygulanmıştı. O da beni beklerken manikür ve pedikürünü yaptırmaya karar vermiş. Neyse, hemen beni aldılar, saçlarımı yıkadılar :) Ben de söylemedim saçımı 1 saat önce yıkadım diye. Çünkü onların şampuanları daha güzel oluyor. Benim güvenip aldığım Loreal şampuanım da saçlarımı kupkuru yaptığı için, memnun oldum saçımın yıkanmasına.

Oturdum koltuğa. Firma yetkilisi anında dibimde bitiverdi. Başladı saçlarımı incelemeye. Ama gerçekten başarılı buldum, çünkü saçlarımın sorununu GERÇEKTEN anladı. Sallama bir yorum yapmadı. Saçlarım normalde yumuşak ve ışıltılıdır, hatta kendimde en çok beğendiğim şey saçlarımdır ( maşallaahhh!!!) Ama loreal'in sözde 5 derde deva şu aptal şampuanını aldığımdan beri tüm parlaklığını, hacmini kaybetti saçlarım... Hatta saç derim de kuruyup pul pul dökülmeye başlamıştı. Ben söylemeden kadın hepsini bildi. Saçlarım nemsiz kalmış, bana buna uygun bir maske uygulamaya başladı. Bir yandan da ürünün övüyor tabi. E kadın haklı, babasının hayrına yapmıyor herhalde bu promosyonu. Ama benle karşılaşmış olması onun için tam bir şanssızlık, çünkü ben işsizim ve işsiz olmanın verdiği o gereksiz tedirginlik ciğerlerime kadar işlemiş durumda. Para harcarken 1674546847615 kere falan düşünüyorum. Bu abla da benim temiz ve saf yüzüme, bembeyaz kaymak gibi cilt rengime falan aldanmış olacak ki, anlatıyor da anlatıyor. En sonunda maskenin fiyatını sordum. 56TL dediği an gözlerim yuvalarından uğrayıp, usulca yerlerine döndüler. O sırada saçımın işi bitmişti, 10 dk bekletilmesi gerekiyordu. Kadın da kendine yeni bir av bulduğundan beni yalnız bıraktı. O sırada yan koltukta manikürü yapılırken her şeyi dinlemiş olan F.annem, ihtiyacım varsa alabileceğimi söyledi. Ben de her uyanık göçmenin yapacağı gibi "yek yea, bu ne böyle. bi maskeye 56TL verilir mi allasen? boşver." dedim. Sonra saçlarım yıkandı, kurutuldu. Ürün gerçekten güzeldi, çünkü saçlarımda gözle görülür bir fark vardı. Kadın beni yine esir alarak, bu maskenin tek başına yetmeyeceğini, yanında şampuan ve saç kremini de kullanırsam etkili olacağını anlattı. Onların da fiyatlarını sordum, zira şampuanımı değiştirmeyi düşünüyordum  zaten. Bunu alabilirdim. Zaten bir şampuan kaç para olabilirdi ki?diye düşünürken abla bombayı patlattı: şampuan ve saç kremi 35'er lira kikikiki... Ben : o.O


Sonra kasaya geçtik. Kasada kuaförüm bugün için firmanın %50 indirimi olduğunu söyledi. O an çok sevindim, çünkü şampuanı ve saç kremini almak istiyordum. Tam karar vermişken F.anne kendisinde o şampuandan 2 tane olduğunu birini bana verebileceğini söyledi. Kuaförüm de maskeyi almamı şiddetle tavsiye edince maskeyi almaya karar verdim. Onu da F.annem ısmarladı sağ olsun :) "And kids, this is how I ate your grandma's money" :P (How I Met Your Mother stayla)

Oradan çıkınca Antakya Sofrası diye küçücük bir aile lokantasına geçtik. Bu lokanta harika ev yemekleri çıkarıyor. Yeri de pek bi gizli :) Buraları bilmeyen bulamaz yani. Zaten ufak, duyulmamış, kendi yağıyla kavrulan lokantalar hep daha iyi yemek çıkarmıştır bence. Oraya geçtik, çünkü öğlen olmuştu ve ben henüz hiçbir şey yememiştim. Günün spesiyallerinden zeytinyağlı sarma-dolma tabağı istedik birer porsiyon. Önümüze tepeleme sarmalarla ve 3ü patlıcan 1i çooookk çoook acı biberden yapılma kuru dolmalarla dolu birer tabak geldi. Yanına da yoğurt :) O kadar nefistiler ki, sadece o çooooookk acı biberi yiyemedim, çünkü ısırdığım an dudaklarım uyuştu :S Bu güzel yerde de 10TL'ye tıka basa doymuş olduk.


Daha sonra eşimin dışarıda işleri olduğundan beni eve bırakabileceğini söyledi. Önce onun işlerini hallettik, sonra da Tchibo'dan taaaa ne zaman kazandığım şu beleş kahveyi içmek için AVM'ye gitmeye karar verdik. Oraya gidince ise canımız kahve istemedi. Ben yine can yoldaşım, biriciğim Watson's'ıma attım kendimi :) Çünkü fondötenim bitmişti. Ben fondötene öyle çok para vermeyi sevmiyorum. (neden acaba? ) Genelde tercih ettiğim marka da Maybelline'dir. Çünkü hem güvenilir hem uygun fiyatlı bir marka olduğunu düşünüyorum. Yine Maybelline tercih ettim ve kendime bir fondöten, bir de kapatıcı aldım. Kapatıcının iki rengi vardı ve ben açık olanı tercih ettim. Çünkü bir çok yerde okuduğum üzere, fondötenden bir ton açık bir kapatıcı çok daha genç görünmenizi sağlıyor. Koyu renk fondötenler, kapatıcılar ve pudralar ise sizi olduğunuzdan olgun ve/veya yaşlı gösterir. Neyse işte, ben de ona göre yaptım seçimlerimi. Affinitone fondöten ve concealer için 16'şar lira ödedim, yani 32TL'ye bu işi hallediverdim :) Ayrıca bir de iyi bir nemlendirici almak gerekiyordu, çünkü yüz makyajı doğru nemlendirici olmadan bir hiçtir bence... Pul pul dökülür falan... Ben annemin de uzun zamandır kullandığı Diadermine kremi denemek istiyordum. dolayısıyla uygun olanını seçip aldım. Ödemeyi yaparken, şu an kullandığım rimelin kampanyada olduğunu gördüm. Yanında 125 ml göz temizleyici losyon hediyeliydi ve fiyatı da 16TL idi :) Hemen kaptım bir tane. Evime mutlu döndüm :P




Akşam eve gelirken buranın meşhur dondurmacısı Dondurmacı Halil'e uğrayıp yarım kilo da sade maraş dondurması ısmarladı bana kocişim, ohhh değmeyin keyfime!! Eve gelip kızarmış dondurma yapmayı denedim, ama layığıyla pişiremedim. Olmadı işte :( O yüzden bu konuyu kapatalım! (Her zaman, gidip kızarmış dondurma yediğim bir yer vardı, ama maalesef kapanmış. O yüzden ailecek yastayız)

Uzun lafın kısası, kısa günün kar'ı bol bol bol bol (bolero'nun bolundan) bi dünya kozmetik oldu benim için. Ağzımın iki ucu iki kulağımı geçeli çok oldu. Bu beni bi süre idare eder ;) Darısı diğer depresiflere inşallah!!!

Bbye :)

Yazarın Notu : Bütün bu ilgiyi, alakayı görünce beynim pis pis planlar yapmaya başladı. Sürekli depresif takılıp ergen çığlıkları atarak "bu evde kimse beni anlamıyaaaaaağğğ" diye zırlasam mı acaba? Hatta bir karton MAC ürün için ocağı yakıp, ateşi üfleyip tüple kendimi zehirliyomuşum gibi bile yapabilirim :P (evet, doğal gaz yok bizde, tüp var, aygaz var... Doğal gaza gerek de yok. Yılın 10 ayı bedava sıcak suyum varken enayi miyim elektrik gittiğinde ısıtmaktan aciz sisteme bi dünya para vericem beağ!)

2 yorum:

  1. benim anlamadığım kuaförler şampuanalrını kiloyla falan alıyor genelde dandik şampuanlar oluyor ama nasıl güzel yapıyor saçları:/

    YanıtlaSil
  2. benim kuaförüm güvenilir kuaförlerden :) kayınvalidem yıllardır ona gittiği için ben de oraya gidiyorum. kullandığı ürünler dandik değil, Helen Seward marka ürünler kullanıyorlar.

    YanıtlaSil